Medeniyet tarihi söz konusu olduğunda birbirlerine temas eden kültürlerin etkileşimleri kaçınılmaz… Bu süreç inançta, dilde, yaşantı tercihlerinde, duygu ve düşünce kodlarında, hatta mutfak kültüründe bile böyledir. Kendiliğinden meydana gelen değişim hatta dönüşümlerin tarihidir medeniyet tarihi.
Bir başka açıdan bakıldığında ise konu, egemen kültürlerin emperyal dayatmalarının tarihi olarak da okunabilir. Konunun bu şekilde gelişiyor olması kültürel alandaki bu teması bir bilek güreşine, galibiyet için her yolu geçerli gören bir anlayışa prim verme sonucuna da götürmemeli elbette. Kültür ve medeniyet üzerine yapılan çalışmaların toptan ret veya tamamen kabul seçenekleriyle sınırlanıp sığlaştığı gündelik hayatlarda, sloganlar üzerinden gerçek bir düşünce dünyası oluşması ne kadar mümkün?
Batılılaşma macerasına başladığımız dönemi tarihlendirsek Cumhuriyet’in kuruluşunu mu esas alırdık, Tanzimat’ın ilanını mı? İstanbul’un fethine mi giderdik, yoksa daha gerilere Malazgirt’e mi?
Medeniyete bakışımızı da içine alan “medeniyet tasavvurumuz” Batı kültürü ile etkileştikçe ideolojik yaklaşımlarla anlatılmaya ve anlaşılmaya çalışıldı… Dolayısıyla, bir yandan şikâyet ettiğimiz bir yandan da yücelttiğimiz Batı’nın kültür kodlarıyla çalışan zihinlerimiz, meselenin nasıl çözümleneceğini fark edemediğinden konu iyice çetrefilleşti.
Çözümden önce yöntem belirlenmediği için “Aydın” olma menzili yakalansa da “Mütefekkir” olmanın a-b-c’sinden haberdar olunamadı Aslında yöntem, çoğu defa çözümü de belirleyen bir yolculuktu…
İşte “Fincanımda Cola Var!” proje vizyonu bu noktadan hareketle oluştu.
“Fincanımda Cola Var!”:
Kahve, kola ve fincan metaforu üzerinden kurgulanan “Neydik, neye dönüşmekteyiz?” değerlendirmesi…
Hayatın içindeki kodlar üzerinden tam da günümüz insanının ihtiyacı olan düşünce pencerelerini sayfalar boyunca açan bir dost sohbeti…
Başarılı akademik hayatı ve kadim kültürden beslenen yaşantısıyla irfan ehli bir hocanın, Prof. Dr. Sadettin Ökten’in peşinde zengin bir medeniyet yolculuğu…
Tuti Kitap; yayın hayatındaki ilk kitabında, asırların çözmeyi başaramadığı medeniyet problemini popüler okuma kategorisine çekerek kesinlikle faydalı, muhakkak okunmayı hak eden ve şartlanmış zihinlerimize “Hiç böyle düşünmemiştim” dedirtecek etkide bir işaret fişeği ateşliyor.
